OTİZMLİ ÇOCUKLARIMIZ DA ERKEN TEŞHİSLE HAYATA KATILSINLAR
03 Mayıs 2018

       

      Otizm, doğuştan var olan ve genellikle bireyin yaşamında 0-3 yaş arasında fark edilen gelişimsel bir bozukluktur. Otizmli bireyin topluma kazandırılması her bireyin kutsal bir görevidir.

     Otizm tanısı genellikle "şüphe" üzerine koyulur. Çocuk gelişimindeki her türlü gecikme dikkate alınmalı ve değerlendirilmelidir. Anne, baba, çocuğun doktoru, aile büyükleri veya çocukla ilişki kuran diğer kişiler erken dönemlerde şüphelenebilir ve bir uzmandan yardım alırlarsa 18 aylıkken tanı koyulabilir. Otizm ile ilgili tanı koyarken yaşanılan en büyük sıkıntılardan birisi; otizmin sadece bir konuşma problemi olduğu düşüncesidir. Fakat özellikle erken yaşlarda iletişim ve etkileşim, konuşma dışı alanlarda daha yoğundur. Göz teması, ismiyle seslenildiğinde bakma, parmakla gösterme gibi becerilerin zayıf olduğu her durumda otizmden şüphelenmek gerekir. Ancak otizmden şüphelenilen durumların hepsi otizm tanısı olmayabilir. Bu yüzden ayırıcı tanılama için uzman değerlendirmesi gereklidir.

   Bebekler doğdukları günden itibaren kendilerine bakan kişilerle göz teması kurar. 12’nci ayda dikkatlerini çeken cisimlere ilgi gösterir ve seslenildiği zaman isimlerine tepki verirler. 16’ncı ayda tek tük kelimeler söyleyebilir, gösterebilir ve paylaşabilirler. Eğer 18 aylık bir bebek bu tepkileri göstermiyorsa otizm açısından değerlendirilmesi gerekir. Yine 24 aylık bebekler ona yakın kelime söyleyebilir ve elli kadar kelimeyi anlar. Dil gelişimindeki gecikmeler de önemli bir belirtidir.

        Erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemi ile yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık yüzde ellisinin topluma kazandırılabilmeleri mümkündür. Birleşmiş Milletler otizmin bu hızlı artışı karşısında kamuoyunun dikkatini çekmek için 2 Nisan tarihini Otizm Farkındalık Günü olarak deklare etmiştir ve 2 Nisan günü tüm dünyada otizm konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılmaktadır.

          Otizmli çocuğun ailesi, çocuğun durumunu kabullenmeli ve ona karşı farklı bir yaklaşım sergilemelidir. Otizmli çocuk etrafındakilerle iletişim kurmuyorsa ya da söyleneni yapmıyorsa ona kızmak, bağırmak veya ceza vermek doğru bir davranış değildir. Çocuğa karşı otoriter bir tutum içinde olmak çocuğun durumunu kötüleştirebilir. 
Otistik çocuklarda beklenmeyen durumlara karşı aşırı tepki ve sürekli ağlama gibi durumlar söz konusu olabilir. Bu çocuklara karşı sabır gösterilmeli ve yumuşak davranılmalıdır. 

    Otizmli çocuğun ebeveynleri bazen çocuğun söylenenleri duymadığını hatta çocuğun sağır olduğunu düşünebilir. Çocuğun duymadığı düşünüldüğünde aynı şey ona yüksek sesle tekrar edilmemelidir. Yüksek sesle yineleme çocuğun aşırı tepkiler vermesine yol açabilir. 

     Çocuğun kendisine ve çevresine zarar vermesi durumunda otistik çocuğun bir çocuk psikiyatristine götürülmesinde fayda vardır. Böyle durumlarda doktor tarafından çocuğu sakinleştirmeye ve rahatlatmaya yönelik ilaçlar verilebilir. 
    Otizmli çocuk durumundan dolayı sürekli hırpalanıyorsa ve kızgınlıkla karşılanıyorsa çocuğun şiddete olan eğilimi artabilir. Bu yüzden ebeveynler otistik çocuğa karşı sergiledikleri tutumlarında dikkatli olmalıdır.

    Vize Devlet Hastanesi Çalışanları olarak tüm otizmli çocuklarımıza erken teşhis ve uygun tedavilerle hayatın gerisinde kalmadıkları mutlu ,sağlıklı bir hayat diliyoruz.